RSS Besleme

Monthly Archives: Haziran 2011

Nazizm ile Siyonizmin Dayanılmaz Benzerliği

Bugün İsrail’in Filistin üzerine uyguladığı baskı, şiddet, zulüm, gaddarlık yıllar önce Nazilerin yaptığı soykırıma ne kadar da çok benziyor, öyle değil mi?

Evet, Siyonistlerin ve Nazilerin tavrı bir hayli benzerlik gösteriyor.
Ama dünyanın bu zulümlere bakış açısı ve bu zulümler karşısındaki tavrı çok farklı.
Nazizm diğer dünya güçlerinin karşı duruşlarıyla durdurulabildi.
Bugünkü dünyaya baktığımızda ise, mazlumdan yana değil zalimden yana bir tavır söz konusu.
ABD’nin şımarık çocuğu İsrail büyük bir pervasızlık içerisinde, dünyanın gözleri önünde asıyor, kesiyor, yakıyor, yıkıyor.  “Korsanlık” yapmaktan dahi beri durmadığını çok yakın bir tarihte gösterdi.
Şükür ki bizim güvendiğimiz ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın ya da herhangi bir ülkenin adaleti değil, Cenab-ı Hakk’ın adaletidir. Onlara verilen mühletin yakında dolacağını biliyor ve zulüm sahiplerine elemli bir azabı müjdeliyoruz.

EL-KAHHÂR

EL-KAHHÂR

EL-KAHHÂR

Miraç Kandilinin Düşündürdükleri

Esselamu Aleyküm,

Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ’ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.

Şükür Rabbimize ki bu geceye bir kez daha ulaşabilmeyi nasip etti. Biz de bu vesile ile Rabbimizden bugünü en güzel şekilde ihya edebilmemizi nasip etmesini, zor koşullar altındaki müslüman kardeşlerimize yardım meleklerini göndermesini temenni ediyoruz.

Miraç deyince Mescid-i Aksâ’dan bahsetmemek olmaz.

“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

Bugün Kudüs’ün işgal altında olmasından mütevellit Mescid-i Aksâ büyük bir tehlike altındadır. Siyonistler yıllardır arkeolojik araştırma olduğu bahanesi ile Mescid-i Aksâ’nın altını kazmaktalar. Çünkü Mescid-i Aksâ ve Kubbetü’s-Sahra var olduğu müddetçe İsrail Kudüs’ün müslüman kimliğini istediği gibi yok edemeyecektir.

Peki ne yapabiliriz?

Bu sinsi planların farkında olup, Mescid-i Aksâ mücadelesinin evrenselleşmesine katkıda bulunmak, ilk kıblemizi yalnız bırakmayıp fırsatını bulabildikçe oraya gitmek, her türlü ortamda gerekli tepkimizi göstermek ve gerekirse sokaklara taşmak öncelikle yapabileceklerimiz arasında. Miraç Kandilini aynı zamanda Dünya Mescid-i Aksâ günü olarak idrak edip, sesimizi tüm yurtta ve dünyada daha gür çıkarabilir, bu konuyu gündemlerimize taşıyabiliriz. (Neler yapabileceğimiz ile ilgili daha çok bilgi için Mescid-i Aksâ Sempozyumu Sonuç Bildirgesi‘ni okuyun lütfen.)

O halde;
Mescid-i Aksâ gününüz de kutlu olsun.

vesselam.
“Yüreğimizin yarısı Mekke’dir, geri kalanı da Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.” Nuri Pakdil

Karikatürlerin Dilinden Suriye

Bazen sözle ifade edilemeyenleri çizgiler anlatıyor en güzel…

 

 

 

Tanktaki asker: Efendim! Bir Selefi isyankar bulduk! Vuralım mı?

 

 

 

 

 

 

 

 

Suriye’de Neler Oluyor?

Suriye’de 15 Mart’ta başlayan isyanlar kanlı bir şekilde devam ediyor.  Ne hayatını kaybedenlerin, ne de yaralı olanların sayılarına ilişkin kesin bir bilgimiz var. Ne olup bittiğine dair Suriye’den gelenlerin anlattıkları ve sanal ortamda yayılan videolar dışında çok fazla bilgiye de ulaşmak da mümkün görünmüyor. Ama kesin olarak bildiğimiz şu ki; Suriye’de çok büyük bir kıyım, akıl almaz bir katliam yaşanıyor!

Tüm bu katliamların altında yatan sebep ise Nusayri inancı olarak görünüyor. Nusayri inancında Tanrı-insan olarak kabul edilen Esad’a isyan edenler sadece siyasi muhalifler olarak değil aynı zamanda kâfirler olarak da görüldükleri için, öldürülmelerinin caiz olduğuna inanılıyor. Ve bugün Suriye ordusundaki subayların % 90’ı Nusayridir. (Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için Uygar Aktaş’ın yazısını okuyunuz.)

Ne yazık ki bilgi eksikliğine paralel olarak Suriye’de yaşanan bu mezalime tepkiler de belli bir halk kitlesi ile sınırlı kalıyor.  Bugün Cuma namazı sonrasında Fatih Camii’nde Suriye’ye destek mitingi düzenlendi. Hazırlanan Esad kuklası, pankartlar ve atılan sloganlar çok anlamlıydı. “Asıl mikrop sensin“, “Babasının oğlu“, “Suriye’de çocuklar ölmesin“, “Suriye’de iktidar meşruiyetini kaybetti“, “Suriye babanın çiftliği değil“, “Beşşar ailesi hesap verecek”   göze çarpan pankartlar arasındaydı.

İlle de Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni

Mavi Marmara’nın filoya teknik sebepler ile katılamayacağını duyurması ülkenin gündemine bir anda oturdu.  Her kafadan farklı bir ses geliyor. Hükümet baskısı diyenler, İsrail’den korktu diyenler, İHH siyonizmin iş birlikçisi diyenler, seçim sebebiyle yapılmış bir oyundu diyenler…. Söylemlerin dozu çok şiddetli noktalara, hakaretlere kadar varmış durumda.  Bugüne kadar bu dava için en ufak katkısı olmayan insanlar, ellerine geçirdikleri klavyelelerini kılıç yapmışlar İHH karşısında.

Her şey tamam. Bugün “Mavi Marmara neden gitmiyor?” bahanesi ile İHH’ya hakaret etme cüretinde bulunanların bir kısmı zaten geçen sene de Mavi Marmara gittiği için laf kalabalığı yapan tipler. Onlar için ne olduğunun önemi yok,  sadece her şeyi ben bilirim edası ile konuşmayı bilirler. Tamam.

Ama bir de bir grup var ki, asıl benim içimi acıtan bunlardır. Aslında bu vakfın destekçisi olduğunu ama bu olayda “korkak davrandıklarını”, “samimi olmadıklarını”, “hükümete yaranmaya çalıştıklarını” söyleyip, “artık desteklemem” diye ekleyen “dostlar.” Onlara tek diyebileceğim şu ki; siz zaten hiç desteklememişsiniz.

Hakan Albayrak 21.06.2011 tarihli yazısında çok güzel söylemiş:

Hayal kırıklıklarını, kızgınlıkları, İHH’ya yöneltilen eleştirileri saygıyla karşılıyorum.
İHH’yı eleştirenlerden bir istirhamım var ama:
Başkan Bülent Yıldırım ve arkadaşlarını eleştirirken, onların samimiyetlerini, cesaretlerini, fedakârlıklarını, adanmışlıklarını, Filistin’e sadakatlerini, Siyonist işgal ve ablukaya tepkilerini soru işaretleriyle gölgelemeye kalkışacak kadar ileri gitmesinler.
O soru işaretleri İHH’nın üzerinde çok eğreti duruyor.

“Her şey sona erdiğinde düşmanların ne söylediğini değil, dostların sessizliğini hatırlayacağız.”
Martin Luther King Jr.

Vesselam.

Questions & Answers About Cancellation of Mavi Marmara

1. Why is  Mavi Marmara not joining the Freedom Flotilla to go to Gaza?

Bulent Yildirim, president of IHH, said that it is because of technical
reasons. Mavi Marmara showed the bloody face of israel to the whole world
and it became successful. Freedom flotilla movement belongs to all
humanity and to all religions. Thus, today new flotillas, new convoys
are prepared in order to help Gaza. IHH is a part of Freedom Flotilla
Coalition even though Mavi Marmara is not joining to journey. After 
being repaired, Mavi Marmara will wait for new journeys until Palestine
becomes totally independent.

2. Is there really “technical problems” or a government pressure which is not wanted to be declared?

Bulent Yildirim said that it is never ever something connected to the
government. If there is such a thing, IHH can declare it because they
are non-governmental organizations and doing this is more easy for an
NGO rather than taking all the responsibility. Mavi Marmara can't join
this flotilla only because there are technical problems and because
there's 22 other countries waiting to sail, departure date can not be
postponed anymore.

3. What are these technical problems?

I want to summarize Gulden Sonmez's speech (she is IHH's lawyer) to
explain this question. Mavi Marmara will be able to return Turkey only
with the tug. Mavi Marmara was hit and raided very savagely in the
Israeli attack last year. Engine room is badly damaged and there are a
lot of problems on eloctronic machines. There are not only mechanic
problems but also physical problems. Mavi Marmara will sail for testing.
However, it is not known whether she is seaworthy enough to sail without
tug. IHH could not provide certificate which is necessary to leave from
the port since Mavi Marmara is in this bad situation.

4. If Mavi Marmara was damaged, why IHH said “We are going to Gaza” ?

Since Mavi Marmara returned from Israel to Turkey, mechanics has been
trying to fix her. Authorities of IHH was expecting her becoming ready
to go. Of course there are some doubts whether they can provide
certificate which is necessary to leave from the port; because to
provide this certificate, a ship should have a lot of technical/physical
qualifications. Despite these doubts, risk should have been taken.
If necessesary preparations had not been made, Mavi Marmara could not
have taken part of freedom flotilla even if she could be fixed.

5. Why is the flotilla not waiting for Mavi Marmara to be fixed?

"Freedom flotilla" is organized by people from all around the world and
ships have a lot of passengers. Some of passengers include politicians,
professors, artists and so on. They arranged their calendar according to
a certain departure date of flotilla. If flotilla is postponed, they
won't be able to attend anymore. Moreover, it is unknown that when Mavi
Marmara will be ready to go. So, postponing flotilla is meaningless,
because the first purpose is to provide aid to Gaza as soon as possible.

6. What does “cancellation of Mavi Marmara” mean?

First, I must say that it never ever means a despair or giving up of the
mission . That mavi marmara was attacked in international waters and our
nine brothers were killed has not been forgotten yet. Our Palestinian
brothers in Gaza has not been forgotten, too. We will never give up
until Palestine becomes totally free. Mavi marmara's technical problems
gave a new chance for all world to consider the events in Gaza strip.
Now, all leaders can and should take action in front of israeli cruelty.
Because although Mavi Marmara is in a bad situation today, tomorrow it
will be ready to sail to Gaza!

Mavi Marmara’nın Filoya Katılamayacak Olması / Soru & Cevap


1. Mavi Marmara neden gidemiyor?

Bülent Yıldırım durumun teknik sorunlardan dolayı olduğunu açıkladı. 
Mavi Marmara İsrail'in gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermiş, ve başarılı
olmuştur. Bu tüm insanlığın ortak bir hareketidir. Nitekim dünyanın pek
çok yerinde yeni konvoylar ve filolar hazırlanmaktadır. Bugün Mavi
Marmara'nın gidemeyecek olduğunun açıklanması, İHH'nın bu organizasyonun
bir parçası ve destekçisi olduğu gerçeğini değiştirmez. Mavi Marmara
tamir olduktan sonra yeni seferler için bekleyişte olacaktır.
Çünkü bu dava ambargo tamamen kalkmadan, Filistin özgürleşmeden bitmez.

2. Bu “teknik problem” söylemekten kaçınılan bir “hükümet engellemesi” midir?

Bülent Yıldırım bu konunun kesinlikle ama kesinlikle hükümet ile ilgili
olmadığını vurgulamıştır. Bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak,
böyle bir durum olsa idi ifade etmekten de kaçınmayacaklarını
söylemiştir. Geminin bu filoya katılamaması  teknik sorunların
halledilememesi ve tarihin daha fazla ötelenememesi ile ilgilidir.

3. Nedir o halde bu teknik problemler?

Bunun için de İHH'nın avukatı Gülden Sönmez'in söylediklerini özetlemek
istiyorum. Mavi Marmara çekici ile Türkiye'ye dönebilmiştir. İsrail
Mavi Marmara'ya çok büyük oranda zararlar verdi. Makine dairesinde,
elektronik cihazlar üzerinde büyük hasarlara yol açtı. Mekanik hasarların
yanı sıra fiziki olarak da kötü durumda idi Mavi Marmara. Gemi Pazartesi
günü test sürüşüne çıkarılacak. Fakat şu an çekici bıraktıktan sonra
geminin kendi başına yürüyüp yürüyemeyeceği bile bilinmiyor. Gemi bu halde
iken, limandan çıkması için gerekli olan sertifikayı alması da imkansız.
Kaldı ki arızalı bir gemi ile yola çıkıp İsrail'in durdurmasına gerek
bile kalmadan geminin kendi kendine durmasını kimse istemez.

4. Madem gemi hasarlı idi, neden “Gideceğiz” denildi?

Gemi İsrail'den geldiğinden beri tamirler sürüyor. Bu tamirlerin Haziran'a
kadar bitirilip, geminin limandan çıkması için gerekli olan sertifikanın
alınabileceği umulmuştu. Bu sertifakayı alabilmek için geminin bir çok
teknik özelliğe/yeterliliklere sahip olması gerekiyor. O yüzden akıllarda
soru işaretleri de vardı ama risk alınmak zorundaydı, çünkü eğer gerekli
hazırlıklar yapılmamış olsaydı, gemi tamir edilse bile gidelemeyecekti.

5. Filo, Mavi Marmara tamir edilene kadar bekleyemez mi?

Bu organizasyonu dünyanın çeşitli yerlerinden pek çok sivil toplum örgütü
birleşerek ayarlamıştır ve gemilerin çok sayıda katılımcısı olacaktır.
Bunların arasında milletvekilleri, sanatçılar, profesörler mevcut. Bu
insanlar işlerini geminin tarihine göre ayarlamış durumdalar.
En geç 28 Haziran'da filo yola çıkmazsa bu kişilerin katılımları da
mümkün olmayacaktır. Mavi Marmara'nın ne zaman tamir edilebileceğinin
bilinmediği böyle bir durumda, filonun daha fazla ertelenmesinin
anlamı yoktur.

6. Bu katılamayış ne anlama geliyor? 

Ne anlama gelmediğini söyleyerek başlayalım cevaba: Bu asla ve de asla
bir vazgeçiş anlamına gelmiyor! Uluslararası sularda Mavi Marmara'nın
saldırıya uğraması, 9 kardeşimizin şehit edilmesi asla unutulmamıştır!
Filistinli kardeşlerimiz de unutulmuş değildir! Bu mücadele Filistin halkı,
Mescid-i Aksa, Kudüs özgürleşene kadar devam edecektir. Mavi Marmara'nın
arızalı olması dünyaya bir şans daha vermiştir. Bütün dünya liderleri
artık bu zulüm karşısında harekete geçmelidir. Çünkü unutulmamalıdır ki
Mavi Marmara bugün değilse de yarın tamir edilmiş ve Gazze'ye gitmek üzere
limanda bekliyor olacaktır. Ortada bir vazgeçiş durumu asla söz konusu
değildir!

Özgür Filistin’de buluşuncaya dek,
fi emanillah.


					

Felluce

sana bir sır söyleyeceğim
aç yüreğini burası benim vatanım
ölmek de yaşamak da benim hakkım
ve en çok bundan dolayı
sana burasını cehennem
bana yine cennet vatan yapacağım

sana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini
yaşadığın her an mahşer menzilimdesin
soluk aldığın her an mahşer menzilimdesin
burası benim vatanım camiler kenti felluce
ben bağımsız yaşarım
ben anasız yaşarım
ben babasız yaşarım
ben oğulsuz yaşarım
ben kızım olmadan yaşarım
ama vatansız yaşayamam

unutma benim öldüğüm yer vatanım
ya senin

ölmek ve öldürmek benim için onur
senin için utanç
senin için yüz karası

sana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini
sen uyut dünya uyusun
sen uyut insanlık uyusun
ama ben uyanığım
ama ben direneceğim
işte kefenim bedenim

felluce içinde redif sesi var
bakın yüreğine acep nesi var
beni duymayana dostlar
hepten âhım var

sana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini
mahşer menzilindesin
mahşer menzilindesin
sana bir sır söyleyeceğim aç yüreğini
bayram bağımsızlığımladır

namluya sürülmüş cesaret
kınından çıkmış öfkeler
çarpışıyor durmadan
çarpışıyor bizimkiler

ne ebu garip zindanı
ne guantanamo adası
ne f tipi hücreler
durduramaz bu savaşı

haykırıyor halkın onurlu sesi:
ya özgür vatan ya ölüm
yolu yok başka kurtuluşun
ya özgür vatan ya ölüm

kanımdır, canımdır yiğit felluce
baş eğmez işgalci emperyalizme
selam olsun, selam direnenlere
helal olsun, helal fedailere

söz: t. asi balkar/ümit ilter
müzik: grup yorum

Haykırış

Esirgeyen ve bağışlayan Allah’ın adı ile…

Zaman zaman bir haykırma isteği hissetmez miyiz hepimiz? Bebeklik çağından beri süregelir bu. Bir çığlık koparırız, annemiz koşar yanımıza. Uyutur, yedirir, içirir, sakinleştirir bizi.  Düşeriz, haykırışımıza gelir bir dost, uzatır elini. Sinirlendiğimizde yine haykırmayı seçeriz durulmak için. Aktif bir yaşam tarzıdır haykırışlarımız.

Bir de haykırsa da haykırışları duyulmayanlar var.  Çaresizce ne kadar bağırsa da etrafı ses geçirmez duvarlar ile örülmüş olanlar var.

O halde, bir vazifedir haykıramayanların yerine de haykırmak.

Nun-vel kalem.
Andolsun kaleme.