RSS Besleme

Of değil… Af! Af! Af!

Posted on

BismiHû.

Ah acıları kutsal olan modern insan! Hastalıkları “Neden ben!” isyanı ile karşılayan, tahammülsüz, tevekkülsüz modern insan! “O’nu neden benden aldın?” sorusunu pervasızca Yaradan’a yönlendirebilen modern insan! Sıkıntıları isyana basamak yapan… Öyle ki Rabb’ın adaletini bile sınamaya kalkışanlar! Evet siz! Yeter artık, kendinize gelin!

Bahaneniz olmayacak, farkında mısınız? Acıların, ızdırabların en büyüklerini Peygamberler yaşadı çünkü. Rabb’den gelene razı oldukları için, Rabb de onlardan razı oldu.

Hz. Eyüp’ten daha fazla mı hastasın? Hz. Eyüp’ün vücudunun her yerinde çıbanlar çıkmış, iltihaplı yaralar açılmış ve yaralarına kurtlar dolmuştu.  Bu durum değişik rivayetlere göre 3 yıl ila 18 yıl arası gibi uzunca bir süre devam da etti “Niye ben?”  demedi, sabretti. Öyle ki Eyüp as’ı sabır örneği olarak telakki ediyoruz binlerce yıl sonra bile. Hastalığı iyice şiddetlenip dili Allah’ı anamaz hale geldiğinde, ancak o zaman Allah’ı anamama hüznü ile dua etti Hz. Eyüp: “Bana zarar dokundu, Ey Rabbim sen en merhametli ve en şefkatlisin”.  Nasıl da bir teslimiyet…

Hz. Yusuf karanlık kuyulardan, zindanlardan, saraya giden yolu sabrı ve musibetlere rızası ile aştı. Zindanlar bir mekteb-i Yusuf oldu o zamandan beri.  “Of!” demedi, isyan etmedi. Güzelliği ile imtihan edildi ama Yusuf’un gömleği önden değil, arkadan yırtıldı. Hakk yoldan vazgeçmedi.  “Ya Rabbî!” dedi, “Zindan, bu kadınların beni dâvet ettikleri o işten daha iyidir. Eğer sen onların fendini benden uzaklaştırmazsan, onlara meyledip cahilce davrananlardan olabilirim.”(Yususf, 12/33). Hz. Yusuf’tan daha mı güzelsin?

Ya Efendimiz sav? Hüzünler Peygamberi… En büyük sıkıntıları göğüsleyen, en hassas kalp. Kendisini unutup “Ümmetim” diye gözyaşı döken Nebi sav… Hem öksüz, hem yetim büyüdü, fakirliklerin en şiddetlisini yaşadı, evlatlarını bir bir kaybetti, her zaman yanında olan can eşi Hatice’yi kaybetti… Kendisine yapılmayan eziyet kalmadı. İsyan mı etti sonunda? Haşa. “Bir elime güneşi, bir elime ay’ı verseniz; yine de dönmem davamdan” kararlılığında sığındı Allah’a. Şimdi sevdiklerini kaybedenin yalnız sen olduğunu söyleyebilir misin? Hüzün Peygamberinden (sav) daha mı hüzünlüsün?

“Ama onlar Peygamber’di…” bahanesinin arkasına sığınmayacaksın değil mi? Sığınamazsın.

Hz. Hacer… Kuş uçmaz, kervan geçmez çöllerin ortasında kucağında küçük İsmail’iyle yapayalnız bırakılmış bir kadın. Hz. İbrahim onu o çölde öylece bıraktığında yalnızca “Ey İbrahim! Bizi kime bırakıyorsun, yoksa bu Allah’ın emri mi?” diye sordu. “Evet” yanıtını aldığında ise “Git ey İbrahim! Bu madem Allah’ın emri, o bizi zayi etmeyecek, yalnız bırakmayacaktır” dedi.  Evladına su bulmak için tepeler arasında koştururken “Niye her şey benim başıma geliyor?” demedi. Öyle bir güvendi Allah’a… Her şeyiyle teslim oldu… Düşün, yüzyıllardır, Hac ibadetini yapabilmek için Hacer olup o tepeler arasında koşmak gerekiyor. Hz. Hacer teslimiyetin simgesi oldu. Ondan daha yalnız, daha mı güçsüzsün? O bir peygamber de değildi.

Örnekler çok… Hamd olsun biz onlar kadar ağır imtihan da edilmiyoruz. Hz İbrahim’e söylendiği gibi oğlumuzu kurban etmekle emrolunmadık mesela. Fakat buna rağmen nedir bu acımızı dünyanın merkezine koyup, teslimiyeti terk etmek? Neden razı olmuyoruz, neden koşulsuz güvenemiyoruz? Üstelik Rabbimiz bizi bu kadar güzel kucaklarken… Bize bu kadar sabrı ve teslimiyeti gösterirken… Ben size, sizden daha yakınım derken… Neden biz güvenemiyoruz ki?

“Allah kuluna kafi değil mi?” (Zümer 39/ 36).

“Doğrusu kim Allah’tan korkar ve düştüğü felâkete sabrederse; muhakkak ki Allah iyilik edenlerin mükafatını boşa çıkarmaz” (Yusuf, 12/90).

“Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, canlardan, ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz; sabredenleri müjdele” (el-Bakara, 2/ 155).

“Asra yemin olsun ki,
İnsanlık hüsrandadır.
Ancak iman edip salih amel işleyenler, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna.” (Asr)

Şimdi elleri Yaradan’a açıp af dileme zamanı.
“Senden gelen her şeye razıyım ya İlahî!” deme zamanı…
Af… Af… Af…

Kulak Ver Afrika’ya

Her 6 dakikada bir çocuğun öldüğü Afrika’ya kulak ver, el uzat.

Hiç bir şey yapamıyorsan;

Afrika yaz, 3072’e yolla. 5 Tl katkın olsun en azından…

Doğu Afrika ile İmtihanımız

Allah’a hamd olsun bu yıl da Ramazan ayına erişmek nasip oldu. Nefsimizi terbiye etmek için bu ay büyük bir fırsat . Oruç ibadetimizle kulluğumuzun farkına varıyor, bize verilen nimetlerin değerini idrak ediyor, şükrediyoruz. Bunlarla beraber bu ibadetin bir de toplumsal boyutu var. Bir kaç saat için yaşadığımız açlık ve susuzluk bize toplumdaki muhtaç insanlara empati yapma olanağı sunuyor.  Benim üzerinde durmak istediğim kısım da tam olarak burası.

Doğu Afrika’da büyük bir trajedi yaşanıyor. Son 60 yılın en feci kuraklığını yaşayan Afrika Boynuzundaki Somali, Cibuti, Uganda, Kenya ve Etiyopya’da 12 milyon insan açlıkla pençeleşiyor. Açlık ve susuzluk yüzünden göç yollarına düşen aileler kilometrelerce yolu yürüyerek gitmeye çalışırken her aileden en az bir kişi hayatını kaybediyor. Hayvanlar telef oluyor. İnsanlar ağaç kabukları ve yaprakları yiyerek hayatta kalmaya çalışıyor. Oluşturulan kamplarda ise durum yetersiz… Beslenme problemi yüzünden ölen çocuk sayısı her geçen gün artıyor. Kısacası insanlığımız Doğu Afrika ile imtihanda…

Şimdi hepimiz için elimizi vicdanımıza koyma zamanı. Orucumuzun anlam bulabilmesi için bu insanlara el uzatmamız gerekiyor. Gün içinde her acıktığımızda aklımıza Afrikalı bir yavrucağın gelmesi gerekiyor. Yardım kuruluşları kampanyalara başladı bile…  İbrahim as’ın içine atıldığı ateşe su taşıyan karınca misali dahi olsa, en azından tarafımızı belli etmek adına… Elimizden her ne geliyorsa… Esirgemeyelim lütfen.

Ramazan paylaşmaktır, hayırlı ramazanlar…

***

Afrika yaz 3072’e yolla. IHH aracılığı ile 5 tl bağışla.
ACLIK yaz 5777’e yolla. Kimse Yok Mu aracılığı ile 5 tl bağışla.
5560’a boş SMS gönder. Deniz Feneri aracılığı ile 5 tl bağışla.
AFRIKA yaz 5601’e gönder. Diyanet İşleri aracılığı ile 5 tl bağışla. (3 SMS gönderdiğinizde bir fitre, bir iftar Afrika’ya göndermiş olacaksınız.)

ya da banka hesap numaraları aracılığı ile istediğiniz miktarı yatırabilirsiniz.

ya da online bağış yapabilirsiniz.

Urumçi’yi Unutma!

Posted on

Doğu Türkistan toprakları tam 62 yıldır işgal altında! Biliyor muydunuz?

İslam coğrafyasının mazlum beldelerinden biri olan Doğu Türkistan için sesini yükseltenlerin sayısı ne yazık ki çok az. Bunda Çin’in uyguladığı karartma politikalarının da etkisi büyük. Zira bölgeden alınabilen haberler çok kısıtlı.  Yine baskı politikalarının sonucu olarak bölgeye insani yardım girişleri de mümkün olmuyor.

Tam 2 sene önce bugün Doğu Türkistan’da büyük bir vahşet yaşandı. Urumçi katliamında 3000’den fazla Uygur hunharca katledildi. Bu kıyım esnasında suçunu örtbas etmek isteyen Çin, Doğu Türkistan’ın dünya ile bütün bağlantısını kesmiş bulunuyordu. İşin aslı, olayın üzerinden 2 yıl geçmişken bile olaylar sonucunda öldürülenler ile ilgili resmi rakamlar bulunmuyor elimizde.

Zulmün adı bazen ABD oluyor, bazen İsrail, bazen Çin… Fakat kullandıkları dil aynı. Dünyanın vicdanlı insanlarına düşen ise zulüm sahibi kim olursa olsun onun karşısında dimdik durabilmek. Bir taş atmak, bir şiir söylemek, bir yumruk yükseltmek . Belki de bir gemi göndermek. Fakat en önemlisi her daim farkında olmak ve HATIRLAMAK.

Urumçi’yi Unutma.

Nazizm ile Siyonizmin Dayanılmaz Benzerliği

Bugün İsrail’in Filistin üzerine uyguladığı baskı, şiddet, zulüm, gaddarlık yıllar önce Nazilerin yaptığı soykırıma ne kadar da çok benziyor, öyle değil mi?

Evet, Siyonistlerin ve Nazilerin tavrı bir hayli benzerlik gösteriyor.
Ama dünyanın bu zulümlere bakış açısı ve bu zulümler karşısındaki tavrı çok farklı.
Nazizm diğer dünya güçlerinin karşı duruşlarıyla durdurulabildi.
Bugünkü dünyaya baktığımızda ise, mazlumdan yana değil zalimden yana bir tavır söz konusu.
ABD’nin şımarık çocuğu İsrail büyük bir pervasızlık içerisinde, dünyanın gözleri önünde asıyor, kesiyor, yakıyor, yıkıyor.  “Korsanlık” yapmaktan dahi beri durmadığını çok yakın bir tarihte gösterdi.
Şükür ki bizim güvendiğimiz ABD’nin, İngiltere’nin, Fransa’nın ya da herhangi bir ülkenin adaleti değil, Cenab-ı Hakk’ın adaletidir. Onlara verilen mühletin yakında dolacağını biliyor ve zulüm sahiplerine elemli bir azabı müjdeliyoruz.

EL-KAHHÂR

EL-KAHHÂR

EL-KAHHÂR

Miraç Kandilinin Düşündürdükleri

Esselamu Aleyküm,

Miraç, Receb ayının 27. Gecesi Cenab-ı Hakkın daveti üzerine Cebrail Aleyhisselâmın rehberliğinde Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselamın Mescid-i Haramdan Mescid-i Aksâ’ya, oradan semaya, yüce âlemlere, İlâhî huzura yükselmesidir.

Şükür Rabbimize ki bu geceye bir kez daha ulaşabilmeyi nasip etti. Biz de bu vesile ile Rabbimizden bugünü en güzel şekilde ihya edebilmemizi nasip etmesini, zor koşullar altındaki müslüman kardeşlerimize yardım meleklerini göndermesini temenni ediyoruz.

Miraç deyince Mescid-i Aksâ’dan bahsetmemek olmaz.

“Âyetlerimizden bir kısmını ona göstermek için kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan alıp çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya seyahat ettiren Allah, her türlü noksandan münezzehtir. Şüphesiz ki O her şeyi hakkıyla işiten, herşeyi hakkıyla görendir.” (İsra Suresi, 1)

Bugün Kudüs’ün işgal altında olmasından mütevellit Mescid-i Aksâ büyük bir tehlike altındadır. Siyonistler yıllardır arkeolojik araştırma olduğu bahanesi ile Mescid-i Aksâ’nın altını kazmaktalar. Çünkü Mescid-i Aksâ ve Kubbetü’s-Sahra var olduğu müddetçe İsrail Kudüs’ün müslüman kimliğini istediği gibi yok edemeyecektir.

Peki ne yapabiliriz?

Bu sinsi planların farkında olup, Mescid-i Aksâ mücadelesinin evrenselleşmesine katkıda bulunmak, ilk kıblemizi yalnız bırakmayıp fırsatını bulabildikçe oraya gitmek, her türlü ortamda gerekli tepkimizi göstermek ve gerekirse sokaklara taşmak öncelikle yapabileceklerimiz arasında. Miraç Kandilini aynı zamanda Dünya Mescid-i Aksâ günü olarak idrak edip, sesimizi tüm yurtta ve dünyada daha gür çıkarabilir, bu konuyu gündemlerimize taşıyabiliriz. (Neler yapabileceğimiz ile ilgili daha çok bilgi için Mescid-i Aksâ Sempozyumu Sonuç Bildirgesi‘ni okuyun lütfen.)

O halde;
Mescid-i Aksâ gününüz de kutlu olsun.

vesselam.
“Yüreğimizin yarısı Mekke’dir, geri kalanı da Medine’dir. Üstünde bir tül gibi Kudüs vardır.” Nuri Pakdil

Karikatürlerin Dilinden Suriye

Bazen sözle ifade edilemeyenleri çizgiler anlatıyor en güzel…

 

 

 

Tanktaki asker: Efendim! Bir Selefi isyankar bulduk! Vuralım mı?

 

 

 

 

 

 

 

 

Suriye’de Neler Oluyor?

Suriye’de 15 Mart’ta başlayan isyanlar kanlı bir şekilde devam ediyor.  Ne hayatını kaybedenlerin, ne de yaralı olanların sayılarına ilişkin kesin bir bilgimiz var. Ne olup bittiğine dair Suriye’den gelenlerin anlattıkları ve sanal ortamda yayılan videolar dışında çok fazla bilgiye de ulaşmak da mümkün görünmüyor. Ama kesin olarak bildiğimiz şu ki; Suriye’de çok büyük bir kıyım, akıl almaz bir katliam yaşanıyor!

Tüm bu katliamların altında yatan sebep ise Nusayri inancı olarak görünüyor. Nusayri inancında Tanrı-insan olarak kabul edilen Esad’a isyan edenler sadece siyasi muhalifler olarak değil aynı zamanda kâfirler olarak da görüldükleri için, öldürülmelerinin caiz olduğuna inanılıyor. Ve bugün Suriye ordusundaki subayların % 90’ı Nusayridir. (Bu konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için Uygar Aktaş’ın yazısını okuyunuz.)

Ne yazık ki bilgi eksikliğine paralel olarak Suriye’de yaşanan bu mezalime tepkiler de belli bir halk kitlesi ile sınırlı kalıyor.  Bugün Cuma namazı sonrasında Fatih Camii’nde Suriye’ye destek mitingi düzenlendi. Hazırlanan Esad kuklası, pankartlar ve atılan sloganlar çok anlamlıydı. “Asıl mikrop sensin“, “Babasının oğlu“, “Suriye’de çocuklar ölmesin“, “Suriye’de iktidar meşruiyetini kaybetti“, “Suriye babanın çiftliği değil“, “Beşşar ailesi hesap verecek”   göze çarpan pankartlar arasındaydı.

İlle de Dostun Bir Tek Gülü Yaralar Beni

Mavi Marmara’nın filoya teknik sebepler ile katılamayacağını duyurması ülkenin gündemine bir anda oturdu.  Her kafadan farklı bir ses geliyor. Hükümet baskısı diyenler, İsrail’den korktu diyenler, İHH siyonizmin iş birlikçisi diyenler, seçim sebebiyle yapılmış bir oyundu diyenler…. Söylemlerin dozu çok şiddetli noktalara, hakaretlere kadar varmış durumda.  Bugüne kadar bu dava için en ufak katkısı olmayan insanlar, ellerine geçirdikleri klavyelelerini kılıç yapmışlar İHH karşısında.

Her şey tamam. Bugün “Mavi Marmara neden gitmiyor?” bahanesi ile İHH’ya hakaret etme cüretinde bulunanların bir kısmı zaten geçen sene de Mavi Marmara gittiği için laf kalabalığı yapan tipler. Onlar için ne olduğunun önemi yok,  sadece her şeyi ben bilirim edası ile konuşmayı bilirler. Tamam.

Ama bir de bir grup var ki, asıl benim içimi acıtan bunlardır. Aslında bu vakfın destekçisi olduğunu ama bu olayda “korkak davrandıklarını”, “samimi olmadıklarını”, “hükümete yaranmaya çalıştıklarını” söyleyip, “artık desteklemem” diye ekleyen “dostlar.” Onlara tek diyebileceğim şu ki; siz zaten hiç desteklememişsiniz.

Hakan Albayrak 21.06.2011 tarihli yazısında çok güzel söylemiş:

Hayal kırıklıklarını, kızgınlıkları, İHH’ya yöneltilen eleştirileri saygıyla karşılıyorum.
İHH’yı eleştirenlerden bir istirhamım var ama:
Başkan Bülent Yıldırım ve arkadaşlarını eleştirirken, onların samimiyetlerini, cesaretlerini, fedakârlıklarını, adanmışlıklarını, Filistin’e sadakatlerini, Siyonist işgal ve ablukaya tepkilerini soru işaretleriyle gölgelemeye kalkışacak kadar ileri gitmesinler.
O soru işaretleri İHH’nın üzerinde çok eğreti duruyor.

“Her şey sona erdiğinde düşmanların ne söylediğini değil, dostların sessizliğini hatırlayacağız.”
Martin Luther King Jr.

Vesselam.

Questions & Answers About Cancellation of Mavi Marmara

1. Why is  Mavi Marmara not joining the Freedom Flotilla to go to Gaza?

Bulent Yildirim, president of IHH, said that it is because of technical
reasons. Mavi Marmara showed the bloody face of israel to the whole world
and it became successful. Freedom flotilla movement belongs to all
humanity and to all religions. Thus, today new flotillas, new convoys
are prepared in order to help Gaza. IHH is a part of Freedom Flotilla
Coalition even though Mavi Marmara is not joining to journey. After 
being repaired, Mavi Marmara will wait for new journeys until Palestine
becomes totally independent.

2. Is there really “technical problems” or a government pressure which is not wanted to be declared?

Bulent Yildirim said that it is never ever something connected to the
government. If there is such a thing, IHH can declare it because they
are non-governmental organizations and doing this is more easy for an
NGO rather than taking all the responsibility. Mavi Marmara can't join
this flotilla only because there are technical problems and because
there's 22 other countries waiting to sail, departure date can not be
postponed anymore.

3. What are these technical problems?

I want to summarize Gulden Sonmez's speech (she is IHH's lawyer) to
explain this question. Mavi Marmara will be able to return Turkey only
with the tug. Mavi Marmara was hit and raided very savagely in the
Israeli attack last year. Engine room is badly damaged and there are a
lot of problems on eloctronic machines. There are not only mechanic
problems but also physical problems. Mavi Marmara will sail for testing.
However, it is not known whether she is seaworthy enough to sail without
tug. IHH could not provide certificate which is necessary to leave from
the port since Mavi Marmara is in this bad situation.

4. If Mavi Marmara was damaged, why IHH said “We are going to Gaza” ?

Since Mavi Marmara returned from Israel to Turkey, mechanics has been
trying to fix her. Authorities of IHH was expecting her becoming ready
to go. Of course there are some doubts whether they can provide
certificate which is necessary to leave from the port; because to
provide this certificate, a ship should have a lot of technical/physical
qualifications. Despite these doubts, risk should have been taken.
If necessesary preparations had not been made, Mavi Marmara could not
have taken part of freedom flotilla even if she could be fixed.

5. Why is the flotilla not waiting for Mavi Marmara to be fixed?

"Freedom flotilla" is organized by people from all around the world and
ships have a lot of passengers. Some of passengers include politicians,
professors, artists and so on. They arranged their calendar according to
a certain departure date of flotilla. If flotilla is postponed, they
won't be able to attend anymore. Moreover, it is unknown that when Mavi
Marmara will be ready to go. So, postponing flotilla is meaningless,
because the first purpose is to provide aid to Gaza as soon as possible.

6. What does “cancellation of Mavi Marmara” mean?

First, I must say that it never ever means a despair or giving up of the
mission . That mavi marmara was attacked in international waters and our
nine brothers were killed has not been forgotten yet. Our Palestinian
brothers in Gaza has not been forgotten, too. We will never give up
until Palestine becomes totally free. Mavi marmara's technical problems
gave a new chance for all world to consider the events in Gaza strip.
Now, all leaders can and should take action in front of israeli cruelty.
Because although Mavi Marmara is in a bad situation today, tomorrow it
will be ready to sail to Gaza!